Kuru kildeki izler yalnızca
kil tekrar yumuşadığında silinir.
Benlikteki izler de
kişi tekrar yumuşadığında kaybolur.
Yaşamımız boyunca, ama özellikle gençlik dönemimizde pek çok yara alırız. Bunların bir kısmı şiddet, taciz, tecavüz ya da savaşın sonucudurlar. Diğerleri ise kötü eğitimden kaynaklanırlar. Pek azı da alçakgönüllülük ya da başarısızlıktan doğmuştur. Ve daha nice nedenlerle yaralanırız. Bu yaraları sağaltamazsak, bu kez onlar bize sürekli olarak zarar vermeye devam ederler.
Biz zararlı bildiğimiz alışkanlıklarımızdan vazgeçsek de, bizim hatamız olmayan bazı etkenler ruhsal gelişmemizi engelleyebilir. Ne yazık ki, kötü bir alışkanlıktan vazgeçmek diğer insanların yol açtığı kesik ve yarıkları iyileştirmekten daha kolaydır. Tek yol, kendi kendini eğitmek, geliştirmek ve yetiştirmektir. Doktorlar da ancak bu kadarını yapabilirler. İyileşmenin asıl seyri sadece bize bağlıdır. Bunu başarabilmek için kendi yöntemlerimizi geliştirilmeli, yolculuklar yapmalı, kişisel fobilerimizin üstesinden gelmeye çalışmalı ve hepsinden önemlisi mümkün olduğu kadar az yeni sorunlar edinmeliyiz. Böyle yapmadığımız taktirde bunların her biri bizim içsel bütünlüğümüzü oluşturamıza engel olan bir faktör teşkil edecektir.
G.D.-
Bütüne katılan her organizma kendi sağaltımından sorumludur. Bir hücre kanserleşirse, bedenle birlikte kendi de ölür. Şifa, ancak bütünü hedefleyen bir bilinç halinde kalıcı bir tesir yaratır.
içten içe severiz kanamayı,
severiz kendimize acımayı.
acıyı kutsal ve kaçınılmaz,
acımayı şefkat bilmişiz çünkü.
bizi insanlar, olaylar değil,
zaaflarımız yaralar özde.
ki, yaşam çarptığında bize,
en zayıf noktamızdır kanayan,
bedenimizde, hem de yüreğimizde.
ve ne denli kollasak da cidarlarımızı,
darbe alacaktır mutlaka yaşanandan.
aslolan, yumuşak merkeze biriktirmek gücü,
ve şifalanmak, o tükenmez kaynaktan,
en derin yaraya kalıcı sağaltım sunan.