Çayın yanındaki patika,
Kokulu çam.
Kayalık kırmızı toprak,
Dimdik dağ.
Yürümek, ruhsal yaşam için kullanılabilecek iyi bir mecaz olabilir, ancak basit bir doğa yürüyüşünün bile kelimenin tam anlamıyla yapılacak en iyi etkinlik olduğu zamanlar vardır. İnsan ormanda yürüdüğü ya da dağa tırmandığı zaman beden, zihin ve ruhun mükemmel birliğini yaşar. Tırmanış bacakları kuvvetlendirir, dayanıklılığı artırır, kanı canlandırır ve zihni sadeleştirir. İnsan toplumun çılgınlığından uzakta, doğanın verdiği dersleri öğrenmek için özgürdür artık.
Erozyon, boğumlu kökler. Ölü geyiğin cansız bedeni. Kırlangıçların uçuşları. Şahinlerin helezon şeklinde yükselişleri. Akan suyun keskin yansımaları. Tomurcuklanan çıplak dallar. Gri kaya, çatlak, dağılmış ve yıpranmış. Yere devrilmiş bir ağaç. Yalnız bir bulut. Erik dallarının kahkahası. Hatta patikanın yanı başında duran küçük bir daire şeklindeki kayalar – onları kim koydu oraya, yoksa onları bir el mi düzenledi?
Kendimizi manzaranın yazdıklarını görmek için açtığımızda her görüntüde bir anlam bulabiliriz.
G.D.-
doğa şiir misali dokunurken duygulara,
saf bilgiyi satır satır sunar aracısızca.
bütünsel bir huzur kapsar da benliğini,
unutursun ‘ben‘ bellediğin kimliğini!
farklı bir güzellik dolar içine,
ses ve sessizliğin şenliğinde.
çocuksu bir sevinç gülmeye başlar,
zihin suskunlaşıp yürek özgür kalınca.