bir analiz potasında,
ayrıştırmak duyumsamaları.
ilk sefer heyecanıyla,
terkedip kanıksamaları.
ayıklamak beklentileri,
sevişin yalancılığında,
dosta yaslamak için
belenen yalnızlığında.
sonuçsuzluğu sezmek,
düşünsel sapaklarda.
sonuçsuzluğu sevmek,
içsel yolculuklarda.
adım atmak gerçeğe,
hazır, benimsemeye,
olana, oluşana,
her an gülümsemeye.
her gün yeniden doğmak,
yolun yorgunluğuna.
en derin sessizlikte,
‘ol’, demek aydınlığa.
yaşamın bir amacı olmalı,
o amaçsa, amaçlardan örülü.
bir bakarsın, yolculuğun deneyi,
hedef telaşında gömülü.
zamana kurgulu huzursuzluk,
beklenti çarkına girilince.
sürekli öğütülen değerler,
amaç, insanlardan önce gelince.
ulaşılan her amacın sonu,
kısa bir zafer sarhoşluğu.
geleceği doldurmak çabasıyla,
bugün yaşamak boşluğu.
amaç zihnin çocuğu,
her amaç yüklü dahasına.
sınırsızca beslenir çoğu,
yaşamı sınırlamak pahasına.
düşünsene korkuluğu,
yönelir mi amaç aramaya?
salt varlığı yetmez mi,
kargaları kovmaya?
seçenekler hep vardı,
ve olası sonuçlar.
yol ayrımları ve hedefler,
kayboluş da vardı, eriş de.
kaçış, saklanış korkulandan,
reddediş vardı, algılamadan.
hele de beş duyu daralmasından,
yargılama vardı, her zaman.
insanlar vardı kutsanan,
simgeler vardı, putsanan.
mal vardı sevgiyle sarılınan,
sevgili vardı, mal sanılan.
doğa vardı kucağında uyunan,
ve ezilen, çiğnenen, yuğrulan.
ağu da vardı, bal da,
çalı da vardı, dal da.
biz de vardık, sen ve ben,
ve hep sevgi vardı…
bir köprü kurmak insandan insana,
gereksinim duymadan söze, lisana.
aktarmak için insanca değerleri,
bilenden bilmeyene, uyanandan uyuyana.
bir köprü kurmak benden, sana,
sevgimin dokunamadığı noktana.
seni anlayabilmek için,
mecburum kendimi tanımaya.
bir köprü kurmak inançtan bilgiye,
önce biraz şüphe, bir kaç ‘belki’yle.
deneyimlerle beslenen hislerle,
ve dogmaları reddeden hür düşünceyle.
bir köprü kurmak an’dan a’na,
ezelden ebede hep varolana.
güzellikleri genç tutmak için,
teslim etmeden zamana.
bir köprü kurmak içten içe,
bir köprü ki kıldan ince.
her adımda dengelenmek bilinçle,
köprü uzatmak, ‘var’dan, ‘hiç’e.
alışmışken düşünmeye, mantıksal bağnazlıkla,
beni bile bana ölçen paket standardlarla.
alışmışken konuşmaya, gırtlak cambazlığıyla,
bilgelik özentisi klişe tiradlarla.
alışmışken çalışmaya, para prangasıyla,
özgürlüğe satılmış güvence kaygısıyla.
alışmışken sevdalara, sevgi adına,
duyguları silah gibi odaklamaya.
alışmışken dengelere, bıçak sırtında,
referans noktaları sürekli oynamada.
alışmışken yaşamaya, uyku mahmurluğunda,
uyanmalı gerçeğe bir tan ağarışında.
var olmak,
taş gibi, su misali,
işlevsel, çelişkisiz,
yaşamak bir ot gibi,
basit, sade ve gösterişsiz.
bir çiçek gibi, veya,
güzel, çekici, hem de gururlu,
keşke bir ağaç gibi,
kökler merkeze, kollar arşa doğru.
içgüdülerle yaşamı tatmak belki,
bir kuş olmak, özgürlüğün yolunda,
veya bir balık, ortamıyla uyumda.
bir aslan gibi kudretle kükreyerek,
ola ki karınca bedeninde, çalışıp üreterek.
nice varlık renk renk, çeşit çeşit,
bir mucize ki,
‘farkeden’ gözlere şenlik!
aslında doğanın her ögesi,
sırrını zikreder doğallığında.
durup, susup dinlediğimizde
bütünsel ahengi öğretir bize.
ne zaman bir düşkünde bilgeliği sezersen,
ne zaman çaresizliği çare gibi görürsen,
ne zaman gürültüde müziği hissedersen,
ne zaman ürkekliği cesaretle yenersen.
ne zaman yakalarsan gerçek öz saygınlığı,
ne zaman avuçlarsan, gölgede aydınlığı,
ve ne zaman arınırsa gönlündeki bataklık,
işte o zaman, o an Güneş doğar,
doğar da bir daha batmaz artık…
bilgi döngüsünü aşıp, bilişi bildiğin anda,
abartılardan uzak, duyguyu duyumsadığında,
yoksunluk hissetmezsen varlığın yokluğunda,
an’ın gücü kapsar seni, olanla olduğunda.
gerçeği bilmesen de sahteyi kovduğunda,
yaşarsan her anını senin tanıklığında,
ve sevmeyi seversen sevgi sonsuzluğunda,
arama beni artık, kendini bulduğunda.
enerjimi yorgunluğuma kattım,
ümidi umutsuzluğuma.
bu sınırlı yaşamda,
yol aldım hudutsuzluğuma.
ağlarken kahkaha attım,
gülerken mutsuzluğuma.
rüyanın büyüsünü attım,
günaydın uykusuzluğuma!
dostlukları paylaştım,
alışırken yalnızlığa.
bugünle kucaklaştım,
doğdum yarınsızlığa.
yok olurken nedenlere kölelik,
sonuca ilgisizliğimle.
hayret bu ne bilgelik,
yaşarken bilgisizliğimle!
acının tadını tattım,
inat, hazımsızlığıma.
maddeyi duyguya sattım,
doydum doyumsuzluğuma.
sevgimi kalkan yaptım,
gülümserken kabalığa.
iç dünyama kapı açtım,
kapanırken kalabalığa.
farklılığı yadsımadım,
bütünü umursadığımda.
çelişeni sorgulamadım,
dengeyi duyumsadığımda.