“insanın kendine yolculuğudur yalnızlık.”
insan, insanla yüklemiş teklik özlemini,
sürükleyip gider bağımlı öyküsünü.
oysa o geçit ki,
kıldan ince, kılıçtan keskin,
ancak tek ayak, tek kanat,
ve tek yürek ölçüsünde!
tek yön yalnızlığadır,
özgürlüğün köprüsünde.
sadece bir kaçış değil kendi gizemimizden,
salt bir oyalanış değil, can sıkıntısı döngüsünde,
aslında en derinlerden, en yüzeysele,
varlığımızın kanıtını ararız ilişkilerde.
tek başına öylesine güvensiz,
hissedişlerimiz bile korkuya bağımlı,
dışsal olumlamalara gereksimim duyarız,
kendimize dair her betimlemede,
hatta var’ım diyebilmek için bile!
oysa ne dost, ne arkadaş yetmez,
bize içrek olanın sağaltımına.
ve yalnızlık,
doğrudan bize çarpmasıdır yaşamın,
arada şok emici tamponlar olmadan.
zor ama o denli kaçınılmaz,
sarsıcı ama o denli aydınlatıcı.
kendimizden kaçamayışımızdır yalnızlık,
ve kabullenişimiz, kaçamadığımızı,
ola ki, bir bilinç eşiğinde,
farkedişimiz,
bir sonsuz ağ ortasında,
asla yalnız olmadığımızı.
yükünü almış, dopdolu bir yalnızlığın suskunluğunda,
sessizin, sessizliğin çığlığı çok daha keskindir aslında.
söylenen, kişiden-evrene yankı bulur da,
gönül kulağıyla duyan farkedebilir anca.
zihin yüklü mü yüklü,
yoğun, yorgun, kalabalık.
ve nice bilgi arasında,
kendi şifremiz kayıp!
ola ki bir ışık sızar,
ola ki aydınlanır o nokta.
derinliklerin örtüsü kalkar,
bilinç soyunur öz bilgiye.
öylesine sade, öylesine kolay,
adım atarsın, kendine.
tek ve gerçek başarı,
ve zekanın asal ölçütü,
mutlu olabilmektir yaşamda.
bir hoşnutluk doyasıya,
salt ‘şimdi ve burada’ olmaya.
zor veya kolay, her koşulda,
sığınmadan acının odağına.
bir yetidir beslenmesi gereken,
dilersen hiç kalmadan bir başına,
gerekirse insansız, yapayalnız,
ama yine de dopdolu yaşananla.
yeter ki kır bağımlılığını insana,
en başta da duygu bazında,
ve gülümse kalabalığa
ıpıssız iç dünyanda.
bir nokta denli yalnızdır kişi,
çizgilerde, düzlemlerde,
ve nice n-boyutlarda,
yekdiğeri ile buluşan.
tek tek yalnız ve özgün,
ama beraberce
yazılırlar evrene.
sonsuz sorumludur,
farkında olmasa da.
kaçış sandığı,
tutsaklığıdır aslında.
varış sandığı uzaklarda,
uzaklaşır yakınlardan.
ve buluş bildiği,
kayboluşudur özünde.
her çözgü,
yeni bir düğüm
yeni bağlara,
bu varoluş ağında.
ve kurtuluş dediğimiz,
bu muhteşem döngüyü farketmek,
ve bu oyunu sevmek mi acaba?
tek öğretmen ‘olan’dır,
tek öğreti ise ‘olmak’.
ne duymak, ne konuşmak,
ne okumak, tartışmak, yarışmak.
ama zerrede yaşamak her olguyu,
deneyimleyen değil, deneyim olmak.
arı olmak, doğal olmak, geçirgen olmak,
su olmak, hava olmak, acı ve tatlı olmak.
sevginin en yüce güç olduğunun farkında,
ama ne sevenin en yücesi, sevilenin en hası,
bir bedene bürünmüş yaşayan, sevgi olmak.
yalnızlığın toprağına ekilmiş bir tohum,
doğasından almış yaşamın muştusunu.
ve kendi ağacına çatlamış kabuğu,
sessizce olmuş, diğerleri arasına doğuşu.
kökler, dallar dolansa da birbirine,
yalnızca sürdürmüş öyküsünü.
belki çiçeği, belki meyvesi,
veya sadece yanan bir yolcuya gölgesi,
kısacası, ‘kendince olmak’ imiş tek süsü.
nicesi dallarını kırıp geçerken,
gövdesini kazıyıp, canını acıtırken,
dost kollar da varmış,
sarıp sarmalayan.
ve bir ortak sevgi ki,
ölüm ve ötesi
doyum olmayan.
hepimiz aynı adsız ağacız çünkü
aynı toprağa köklü,
aynı semaya uzanan.
var’ımız da ‘bir’,
yok’umuz da.
har’ımız da ‘bir’,
nar’ımız da.
gün ışığına ve yağmura ortak,
gülümsemiz de ‘bir’ bizim,
gözyaşlarımız da.
asal keder,
uzak düşmektir,
içimizdeki yolcudan.
gelen geçer,
geçen yine gelir de,
hüzün kalır,
hep orada, üşüyen derinlerde,
bilinmez bir gerçekliğin uykusunda.
dolanırken bir realitede,
çekilirsin odağına.
coşkudur, yangındır, aşktır,
erirsin bir ‘nokta’da.
bir ölümdür yaşadığın,
ama bitiş değil, asla!
bir çemberin merkezi,
bir diğerinde çeperdedir de,
yeni bir öykü başlar,
yeni bir bilinçle
yeni özeğin cazibesinde.
bir süreçtir içe çekilmek,
kendine yeterliliği sınamak için belki.
tıpkı çayın demlenmesi misali,
ara vermek kaynamaya bir süre,
üstünü örtmek belli belirsiz,
ve ığıl ığıl yanmak kendi ateşinde.
ama rehavetine düşmeden yalıtılmışlığın,
alışmadan yalnızlığın ağırlığına.
ve vazgeçiş başlamadan yaşama dair,
eylemsizliğin çekim alanında.
kendi kendine, usulca kalmalı gereğince,
ve tam deminde olmalı yeniden ortaya çıkış.
daha yetkinleşmiş olarak asal amacında,
susuzluğa sunulmaya hazır ve tam kıvamında.
kendi rüzgarımla uçuyorum nicedir,
kimseler yok önümde, ardımda.
çarpa, çarpışa yön arayanlardan da,
nizamlı sürülerden de uzakta.
hayır, ne bildik rotaların güvencesi,
ne sığ yoldaşlığın eğlencesi!
salt yola sorumlu özgürlüğünde,
ve oyunsuzluğunda yalnızlığın,
hala hassas, hala kırılgan,
ama sonsuz bir gücü taşıyarak içimde.
kendi rüzgarımla uçuyorum nicedir,
kanatlarım sevince açık
ve duada, doğanın secdesinde.