Yunus Emre, Anadolu’da tasavvuf akımının ve Türkçe şiirin öncülerindendir. İnsan sevgisine dayanan bir görüşü geliştirmiştir.
Yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi çeşitli kaynaklarda anlatılanlar da birbiriyle tutarlı değildir.*
Yunus Emre şiirlerinde insan, Tanrı, birlik, sevgi, yaşama sevinci, barış, evren, doğum, ölüm, erdemlilik gibi temaları büyük bir ustalıkla işlemiştir. Yunus’a göre insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır ve Tanrı’ya ulaşmanın tek yolu sevgidir. Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık olarak anlar. Sevginin ereği Tanrı’ya, ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe ulaşmaktır.
Yunus Emre’nin dilinde bilge kişinin adı ‘eren‘dir. ‘Eren‘ barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. Onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. ‘Eren‘in gözünde insan bir küçük evrendir, büyük evren ise Tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır.
Araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı ‘Divan‘ ölümünden yetmiş yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu’da ‘Yunus Emre‘ adını taşıyan, ondan çok sonraları yasamış başka şairlerin yapıtlarıyla karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış, böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır. Yunus Emre’nin dil, siir ve düşünce bakımından özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan‘daki siirlerinde çok net görülür.
Yunus’u en güzel kendi şiirleri anlatır:
* Aşağıdaki bilgi Sayın Hasan Topbaş tarafından derlenmiştir:
Yunus 1240 (veya 1241) yılında Karaman’da doğmuş 1320 (veya 1321) yılında yine Karaman’da vefat etmiştir. Mezarı Yunus Emre (diğer adı ‘Kirişçi Baba‘) camisinin içindedir. Cami Yunus’un ölümünden 29 yıl sonra Kirişçi Baba tarafından
yaptırılmıştır. Türbe camiden ayrı iken, sonradan aradaki kısmın üzeri kapatılmış ve türbe, cami ile birleştirilmiştir.
Yunus, yaşadığı tarihten itibaren Anadolu insanının gönlünde taht kurmuş, bir Allah dostudur. insanları sevmiş, hoşgörülü olmayı, kusurları bağışlayıcı olmayı öğütlemiştir. Bu özelikleri nedeniyle Anadolu insanı Yunus Emre’yi sahiplenmiş, O’nun mezarının kendi topraklarında bulunmasını arzulamıştır. Anadolu’nun 15 ayrı yerinde mezarının oluşu ve ilahilerinin dillerden düşmeyişi bu sevginin en açık ifadesidir.
Yunus Emre’nin yaşadığı yer, her zaman tartışma konusu olmuştur ve tartışmalar bugün de devam etmektedir. Yunus’a ait olduğu iddia edilen 15 ayrı mezar;
1- Bursa – Emir Sultan yolu üzerinde,
2- Erzurum-Tuzcu köyünde,
3- Sandıklı-Çayköy’de,
4- Afyonkarahisar-Düğer’de,
5- Ünye’de,
6- Aksaray’da,
7- Sivas’ta,
8- Keçiborlu’da,
9- Uluborlu’da,
10-Kırşehir’de,
11-Tire’de,
12-Bolu’da,
13- Kula’da,
14-Eskişehir-Mihalıcçık-Sarıköy’de,
15- Karaman’da bulunmaktadır.
Bunlar arasında bilim adamlarınca tartışma, Karaman ve Eskişehir’deki türbeler üzerine yoğunlaşmıştır. Diğer yerlerde bulunan mezarların belgesel hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.
Konu irdelendikçe, Yunus’un Karaman’lı olduğu ve Karaman’da bulunan türbenin O’na ait olduğu, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmaktadır. Tartışmalar ve dayanak belgeleri çok kapsamlı olduğundan, burada tartışmaların özeti ele alınmıştır.
Yunus’a ilk sahip çıkan il Eskişehir olmuştur. Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’de demiryolu kenarında bulunan, son derece fakir, sade bir toprak ve taş yığını olan bir mezarın Yunus Emre’ye ait olduğu iddia edilir. 1946 yılında Yunus Emre’yi Sevenler Derneği‘nin girişimiyle mezar açtırılır Mezarda bulunan 15 iskeletin içinden çıkan en koca kafalı iskelet “Bu bir Türkmen kafasıdır” denilerek; Yunus’un iskeleti olduğu iddiasıyla başka yere nakledilir ve bir anıt mezar yaptırılır. Eskişehir’in bir başka dayanağı Bektaşi Velayetnameleri’dir. Birçoğu mekan ve zaman kaydından uzak, daha çok efsanelere dayalı bu kayıtlar, bugün bilimsel birer belge olarak kabul edilmemektedir Eskişehir’in üçüncü dayanağı. Kanuni Sultan Süleyman devrine ait ve Ankara Kuyudatı Kadime Arşivi‘nde bulunan (No: 580, Sayfa: 191) bir vakıf kaydıdır. Bu belgede ‘Yunus Emir Bey‘ adlı bir zatın, Sarıköy’deki çiftliğini, yine o köyde bulunan zaviyeye vakfettiği belirtilmektedir. Yunus Emir Bey denilen kişini n de Yunus Emre olduğu iddia edilmekledir.
Bu üç dayanak da bilimsel ölçülere uymamaktadır.
1- Sarıköy’de sade, üzeri toprakla örtülü bir yer Yunus’un mezarı olamaz, sadece Anadolu insanının değil, bütün insanlığın gönlünde taht kuran bir büyük insanı, bir şeyhi, Anadolu insanı sahipsiz mezarlarda yatırmaz. Anadolu’nun en ücra köselerinde dahi, bilginlere, şeyhlere, halkın sevgilisi olmuş kişilere yaptırılan mezarlar, bu iddianın sayısız kanıtlarıdır.
2- Açılan bir mezarda çok sayıda iskelet çıkıyorsa, bu mezardakiler, ancak toplu olarak öldürülmüş, katledilmiş kimseler olabilirler.
3- Açılan sade bir mezardan çıkan iskeletlere bakıp; en koca kafalısını seçmek, “Bu kafa Türkmen kafasıdır” diyerek, bunun Yunus Emre’ye ait olduğunu iddia etmek, bilimsellikle uzaktan yakından ilgili değildir.
4- Kanuni devrine ait belgelerde yer alan kişi ‘Yunus Emir Bey‘ adında biridir. Yunus Emre’yle aynı kişi olduğunu kanıtlayan, en ufak bir dayanak bulunmamaktadır.
5- O dönemde Eskişehir’in bağlı olduğu Ankara Salnameleri‘nde ne Yunus’a, ne türbesi ve tekkesine ait, en ufak bir kayıt bulunmamaktadır. Oysa, aynı dönemdeki Konya Salnameleri‘nde, Karaman‘lı Yunus Emre’den defalarca bahsedilmektedir.
Yunus Emre’yle ilgili bütün kaynak ve belgelerde, atalarının Horasan‘dan gelerek Karaman Eyaleti topraklarına yerleştiği ve Yunus’un Karaman‘da yaşadığı açıkça belirtilmektedir.
Yavuz Sultan Selim döneminin 871 nolu Konya il yazıcı defterindeki belge Başbakanlık Arşivi‘ndedir. Bu belgenin 235. sayfasında Yunus’un bağlı bulunduğu aile reisi İsmail Hacı‘nın, cemaati ile birlikte Horasan‘dan Larende‘ye (Karaman) gelerek; burada yerleşip yurt edindiği yazılıdır. Bu belgede adı geçen Hacı İsmail Köyü, Yunus Emre’nin dedesi olan Hacı İsmail tarafından kurulmuş; Karaman‘a 29 Km. uzaklıktadır. Yine bu belgede Yunus Emre’nin, Karamanoğlu İbrahim Bey‘den ‘yerce‘ adındaki yeri satın aldığı ve ölünce mülkünün çocuklarına miras kaldığı belirtilmektedir.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi‘nde Karaman‘a gelişinden bahisle “Kirişçi Baba Cami’nde Yunus Emre Hazretleri merkadi (mezarı) bulunmakladır. Anın Türkice tasavvufane ebyat-ı eş’arı, ilahiyatı meshur-i afak’tır.” diyerek Yunus Emre’nin türbesi, tekkesi ve zaviyesinden bahsetmektedir.
Daha önce açıklandığı şekilde, Yunus’un yaşadığı döneme ait Konya Salnameleri‘nde, Karaman‘lı Yunus Emre’den defalarca bahsedilmektedir.
Türbesiyle, tekkesiyle, zaviyesiyle, köyüyle, satın aldığı topraklarıyla, atasıyla, kısacası her şeyiyle Yunus Emre Karaman‘lıdır ve bu topraklarda yatmaktadır. O’nun çağlara seslenen, ışık tutan sevgi, hoşgörü ve barış dolu mısraları, Karaman Ovasından dalga dalga bütün dünyaya yayılmaktadır.
Kaynaklar :
Osmanlı İl Yazıcı Defterleri
Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Cahit Öztelli / Yunus Emre