16. ATEŞİN, FORMUN VE ZİHNİN LORDLARININ TESİRLERİ
‘Ateşin Lordları‘nın yedinci küreye kadar olan evrimlerini gördükten sonra, şimdi de merkeze dönüş süreçlerini inceleyeceğiz.
‘Ateşin Lordları‘, kürelerin çatısını teşkil eden ve sonunda Gezegensel Varlıklar biçiminde gelişen manyetik kuvvet sistemlerini oluşturduktan sonra, dönüş yolculuklarında aynı küreler boyunca hareket ederler. Ancak bu sefer, boyutların maddesinden kendilerine form yaratmak yerine, formu hazır bulurlar. Ayrıca boyutların, halen evrimlerini sürdüren kendilerinden sonraki ‘İlahi kıvılcım‘ kümeleri tarafından mesken tutulduğunu görürler.
Öyle ki, örneğin altıncı kürede iki farklı türde yaşam aynı anda var olur: çeper yönündeki ark üzerindeki ikinci küme ve dönüş arkı üzerindeki ilk küme.
Bu kürede önceden mevcut olan grup zihnine dahil olan birinci küme nesnel bilinçlilik kazanır. Bu grup zihninin gelişmesine yol açan ikinci küme ise, sadece öznel bilinçliliğe sahiptir. Bu nedenle bu kümenin kıvılcımları, kendileriyle aynı küreyi paylaşan ilk kümenin elemanlarından habersizdirler.
Bu arada ilk küme, ikinci kümedeki kıvılcımlarda o boyutun maddesini içeren katmanların, kendi tohum atomlarıyla aynı vibrasyonda titreşmesine yol açan bir tesir ortaya koyar. Bu ise, periyotik bir ritmin, bir vibrasyon oluşturmasıyla ilgili alışılmış fenomenin bir örneğini teşkil eder.
İkinci küme, birinci kümeyle aynı ritimde titreşmeye başladığında, doğrudan olmasa bile, en dıştaki katman üzerinde ilk kümenin meydana getirdiği değişimleri algılama yoluyla, ilk kümenin farkına varır. Ancak bu durum, evrim periyotunun sonuna doğru ortaya çıkar. Bu noktada her iki küme de o gezegeni terk eder. İkinci küme yedinci küreye ilerler; ilki ise beşinci küreye döner.
Birinci küme, geçtiği kürelerde mevcut diğer ‘ziyaretçiler‘ üzerine tesir uygulamayı sürdürürken, evrimine de devam eder. Bu kümedeki kıvılcımlar, çepere doğru olan yolculuklarında her boyuttan topladıkları maddelerle oluşturdukları katmanları korurlar. Her katman, kümenin dönüş yolculuğu sırasında uğradığı ilgili boyutun maddesine reaksiyon verme kapasitesine sahiptir. Etki ve tepki potansiyelini içeren bu katmanlar, tezahür ve algılama araçları olarak fonksiyon görürler.
Böylece belli bir kıvılcım, her boyutun maddesi üzerine etki etme ve ona tepki verme özelliğine sahiptir. Bu kıvılcım, üzerinde bulunduğu boyuttaki yerkürenin çekim alanında evrimini sürdürdüğü halde, aktivitesini bir şekilde bu tesir küresinin ötesine yayabilir. Bu noktanın önemi ileride anlaşılacaktır.
İlk kümenin kıvılcımları, dönüş yolculukları sırasında her kürede rastladıkları kıvılcımların katmanları üzerinde tesirlerini uygularlar. Altıncı kürede ikinci kümeyle karşılaştıklarında ise beşinci küreye dönerler. Bunun hemen akabinde üçüncü küme, altıncı küreye geçer ve böylece iki küme birbirleriyle karşılaşmazlar. İşte üçüncü küme bu açıdan diğerlerinden ayrılır: Bu kümenin elemanları hiçbir zaman ‘Ateşin Lordları‘ ile karşılaşmaz, hiçbir zaman kendilerinden daha ileri bir evrim aşamasıyla karşı karşıya gelmezler. Sonuçta bu küme üzerinde dominant olarak Logos imajının ve gelişmekte olan kendi ‘epigenez‘inin tesirleri görülür. İşte bu nedenle ‘form‘ veya ‘kuvvet‘ ile kıyaslandığında, ‘zihin‘ çok daha fazla özgürlüğe sahiptir.
Görüleceği üzere, ‘Ateşin Lordları’ ile belli bir boyutta karşılaşan üçüncü küme hariç her kümenin farklı farklı katmanları etkilenir. İşte değişik ‘Yaşam Dalgaları‘nın taşıdıkları unsurların organizasyon biçimlerinde görülen farklılıkların nedeni budur. Bu nokta ile maji uygulamaları arasında sıkı bir bağıntıdan söz edilebilir; çünkü ‘Ateşin Lordları‘nın tesirini almış olan herhangi bir eleman, ‘Doğa Kuvvetleri‘ne karşı yapılan çalışmalarda kullanılabilir.
Benzer şekilde ‘Formun Lordları‘ da bir küre üzerinde evrimlerini sürdürürken, o kürede mevcut diğer kıvılcımlara tesir ederler. Ancak o kürenin maddesiyle garip ve yakın bir bağıntı içinde olduklarından, bu kıvılcımların katmanlarıyla geliştirdikleri ilişki de garip bir yakınlık yansıtır.
Ancak ‘Zihnin Lordları‘ en aşağı noktayı geçip tekrar kürelere döndüğünde, evrimsel koşullar çok daha karmaşıklaşır; çünkü artık, birbirini takip eden ‘epigenez‘ periyotları sonunda ‘İlahi Kıvılcımlar‘ın bireysel hareketlerindeki özgürlük alabildiğine gelişmiş ve reaksiyonlardaki varyasyonlar nedeniyle, karşılaştıkları kümelerde sebep oldukları gelişmeler de o ölçüde çeşitlilik kazanmıştır.
Böylece, ilk üç kümenin gelişim sürecini birinci boyuta kadar izlemiş olduk. Şimdi boyutlar boyunca dönüş yolculuklarını inceleyeceğiz.
Hatırlıyacağınız gibi, ‘Ateşin Lordları‘ ilahi tesirin küresine dönmeden önce bir evreyi tamamlamış olurlar.
‘Formun Lordları‘ her seferinde bir az daha uzun süren yolculuklar dizisiyle evrimlerini sürdürürler. İlk yolculukta altıncı boyuta kadar ilerler ve ilahi tesir küresine dönerler. İkinci çıkışlarında, iki küre boyunca ilerleyerek beşinci boyuta ulaşırlar ve bu böylece, altıncı yolculuklarında birinci boyuta erişmelerine kadar, devam eder. Anlaşılacağı üzere, çepere doğru yaptıkları son yolculuklarında, tüm boyutların reaksiyon kapasitelerini doğalarına kaydetmiş durumdadırlar ve bu yönde kazanacakları başka bir şey yoktur. Artık sadece dönüş yolculuklarının deneyimine ihtiyaçları vardır.
‘Zihnin Lordları‘nın evrimi de ‘Ateşin Lordları‘nın geçirdiğine benziyen sürekli bir yolculuk sürecini içerir; ancak bunlar, boyutlar boyunca ilerliyebilmek için sıralarını beklerken, reaksiyon kapasitelerine yeni faktörler ekleme fırsatını bulurlar.
Görüleceği gibi, ilk kümenin merkeze doğru yolculuğunun başladığı andan itibaren her kürede daima aynı anda iki çeşit evrim yaşanır.
İleri aşamada süren bir evrim, diğerlerini belli açılardan derin bir şekilde etkiler. Bu ise ‘inisiyasyon‘ denen sürecin prototipini teşkil eder.
Daha önce açıklandığı üzere, ‘İlahi Kıvılcımlar‘ her boyutta yeni bir reaksiyon modu edinirler. Boyutu tam olarak tanırlarken, aynı zamanda o boyutun koşullarıyla sınırlandırılırlar. Dönüş arkı boyunca artık boyutlara nüfuz etmek çabası içinde değildirler. Aksine, boyutlardan uzaklaşmak, daha önce kazandıkları reaksiyon kapasitesini korurken, kendilerini sınırlayan koşullardan özgür olmak arzusunu taşırlar.
Ancak bir kümenin belli bir boyuttan tamamen özgür olabilmesi için, o kümenin grup ruhunun boyuttaki tüm reaksiyonları mükemmel bir şekilde sentezlemiş olması gerekir. Böylesi bir sentez içinde reaksiyonlar, karşılıklı dengeleme sonucunda otomatik bir nitelik kazanır ve artık bireysel ayarlamalara gerek kalmaz. Böylece edinilen alışkanlık hali, kıvılcımları bilinçaltına iter. Bilinçlilikleri daha yüksek bir boyutun reaksiyonlarına yönlendirilmiş olan kıvılcımlar, bu üst boyutun doğasına göre hareket etmeye başlarlar. Bunun sonucu olarak alt boyutun atomları, artık o boyutta yerleşik olarak kalamaz ve dağılırlar. İşte ‘Ateşin Lordları‘nın boyutlardan uzaklaşması böyle cereyan eder.
‘Formun Lordları‘ daha farklı bir evrim şekli uygularlar. Edindikleri her deneyimi Logos bilinçliliğine aktarır ve kendilerini ileriye fırlatan itki niteliği taşıyan Logos imajının karşı tesirini beklerler. En son boyuta da ulaşıp altıncı defa merkeze döndüklerinde ise, Logos bilinçliliğine son mesajlarını vermiş olurlar.
Yedinci yolculukları artık onlar için bir tekrar niteliğindedir ve Logos bilinçliliğine yeni bir şey eklemeyecektir. Ancak, her boyutun tezahür evreninde yer alan formasyon kuvvetlerine katkıda bulunmayı görev edindikleri için yolculuklarını sürdürürler. Reaksiyonları temelde formları stereotipleştirmeye yöneliktir ve her kürenin ‘Gezegensel Varlık’ının bedenini teşkil eden atomlar üzerinde derinlemesine tesir uygularlar.
‘Ateşin Lordları‘, bulundukları kürede gelişmekte olan ‘Yaşam Kıvılcımları‘nı etkilerler. ‘Formun Lordları‘ ise bunlara dokunmaz, doğrudan küreye tesir ederler. Eğer durum böyle olmasaydı, formun stereotipleştirilmesi süreci, ‘İlahi Kıvılcımlar‘ın evrimine engel olurdu. Mevcut durumda ise, ‘Gezegensel Varlıklar’ın elemanlarına uygulanan formsal stereotipleşme sonucunda, bir çekim merkezinin etrafında maddenin toplanmasından ibaret son derece basit bir yapıya sahip olan küresel bir tezahür birimi ortaya çıkar.
‘Zihnin Lordları‘ ise herhangi bir boyuttaki kümeler üzerinde dominant tesir kaynağını teşkil ederler. Bireysellik niteliği geliştirdikleri için, sadece grup zihnine tesir etmekle kalmayıp, tek tek kıvılcımlar üzerinde etkili olabilirler.