bir güneş sisteminin evrimi

7. BİR GÜNEŞ SİSTEMİNİN EVRİMİ


Buraya kadar çalışmanın ilk bölümünü sunduk. Bundan sonraki konuları takip edebilmeniz için, daha önce açıklanan prensipleri iyice özümsemiş olmanız gerekecektir.

Kısaca tekrarlamam gerekirse, uzaydaki asal prensip harekettir. Asal hareket, devresini tamamladığında ‘Kozmos Halkası‘nı yaratır. Bu halka ‘Kaos Halkası‘nın oluşumuna ve ‘Kaos Halkası‘ ise ikincil tesiriyle, ‘Kozmos Halkası‘nın ‘Geçilmez Halka‘yı meydana getirmesine yol açar. Böylece ‘Trinitre‘ ortaya çıkmış olur.

Merkezde yoğunlaşıp çepere doğru yayılan tesirler, ‘On İkiler‘ olarak tanımlanan ışınlardır.

Kozmos’un hareketleri, ‘Yediler‘ denen çemberlere veya boyutlara yol açar.

Işınların daralan açıları teğetsel hareketleri başlatır. Bu hareketler birbirlerine zıt düştüklerinde, asal atomlar ortaya çıkar.

Atomlar farklı açılardaki yolculuklarında, birleşik atomları oluştururlar. Birleşik atomlar ise merkezkaç kuvvetinin etkisiyle değişik boyutlara dağılırlar.

En dıştaki boyutta toplanan birleşik atomlar, daha ileriye gidemiyecekleri için merkeze dönerler. Bunlara ‘gezgin‘ atomlar adı verilir. Belli boyutlarda yerleşen atomlar ise statik atomlardır.

Böylece, ‘Merkezi Durgunluk‘ bölgesinde hiç bir atoma rastlanmaz; sadece asal Kozmik kuvvetler yer alır.

Birinci boyutta, üçgensel bir yol takip eden atomlar bulunur. Bu nedenle, bu boyutun baz aldığı rakam ‘üç‘tür. Bu boyutta en basit atom, üç temel özelliği içerir; en kompleks atom ise üç atomdan oluşmuştur. Baz olan rakam her sonraki boyutta bir fazla olacak şekilde değişir; buna göre, yedinci boyut için bu rakam ‘dokuz‘dur. Kozmik kuvvetlerle ilgili sayılara ‘Asal Sayılar‘ denirken, bu rakamlara ‘İkincil Sayılar‘ adı verilir. O halde ‘Asal Sayılar‘ olarak, bir, üç, yedi ve on iki, ‘İkincil Sayılar‘ olarak üçten dokuza kadar olan sayılar tanımlanmış olur.

On‘, evrimin rakamıdır; çünkü evrimleşen atomlar, on açılı atomlardır.

Buraya kadar olan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, ‘Asallar‘ birbirlerini yaratırlar ve düzenli devreler sonucunda dengeli bir konuma yerleşirler. ‘Asallar‘ın değişken safhalarının tesiri altında ise, ikincil hareketler devreye girerler.

İkincil hareketler, ‘Asallar‘ın kanunlarına ve tesirlerine bağımlı olmakla beraber, kendi doğalarının şekillendirdiği kanunlara uyarlar.

Benzer şekilde, her varoluş boyutu, kendisini yaratan safhanın tesirleri altında devinimini sürdürür.

Örneğin, ‘Kozmos Halkası‘ pozitif ve negatif safhalardan geçer. Eğer negatif safha kendi bölgelerinde etkense, ışınlar, negatif ve çeper yönündeki ark üzerinde daha hızlı akmaya başlarlar. Pozitif safhanın etkisi altında ise, pozitif ve merkeze doğru olan ark üzerinde hareket hızlanır.

Her ışın demeti, yer aldığı çemberin tesiri altındadır. O halde herhangi bir anda, bir ‘gezgin’ atom, üzerinde yolculuk ettiği ışına, ışın üzerindeki pozisyonuna, ışının geçtiği boyuta ve ‘Kozmos Halkası‘nın safhalarına bağlı, çeşitli tesirlere maruz kalır. Bu nedenle, gezen bir atomu tanımlayabilmek için sadece çizdiği yolun özelliklerini değil, reaksiyon gösterdiği tesirleri de saptamak gerekir. Bu analiz ise ‘Yıldızlar Astrolojisi‘ olarak bilinir ve temelde Güneş Sistemleri’nin yaşamlarıyla ilgilidir. Gezegenlerin safhalarıyla ilgilenen ‘Gezegenler Astrolojisi‘nin, ‘Yıldızlar Astrolojisi‘ne en yaklaştığı nokta, sizce ‘Zodyak‘ olarak bilinir. Nasıl bir insanın yaşamını, parçası olduğu güneş sistemiyle ilişkili olarak düşünmek gerekirse, güneş sistemini de Kozmos’a bağlı olarak değerlendirmek önemlidir. ‘Yıldızlar Astrolojisi‘, evrimin safhalarını açıklamaya yönelmiştir.

Açıklandığı üzere, farklı yapıdaki atomlar değişik boyutlarda yerleştikten sonra, ‘Merkezi Durgunluk‘ bölgesinden sabit uzaklıklarda hareketlerini sürdürürler. Atomların durumuyla aşağıdaki örnek arasında bir benzerlik kurmak mümkündür:

Bir cam tüpteki sıvının içine farklı maddeler koyup, tüpü bir ipin ucunda döndürerek karıştırırsak, bir süre sonra maddelerin yoğunluklarına göre kuşaklar halinde ayrıştığını görürüz. Atomlar da yapısal özelliklerine bağlı olarak belli bir evrim noktasına erişirler. Evrimin her safhası, devredeki faktörlerin izin verdiği ölçüde kompleks bir oluşuma yol açar. Sonra ritmik bir şekilde süreç tekrarlanır.

Evrimin bir safhası tamamlanır tamamlanmaz, ‘Kaos Halkası‘ dengeyi bozar ve yepyeni bir safha başlar. Burada şu deyişin önemi ortaya çıkıyor: ‘Yukarıda ne varsa, aşağıda da aynısı vardır. Yalnız farklı davranır.‘ Kozmos her şeyin üzerine inşa edildiği temeldir. Tanrı’nın bıraktığı yerden siz başlarsınız. Bu nedenle Tanrı’daki her şey, sizde de mevcuttur. Pek uygun bir tanımlama olmasa da, siz buna ‘özgür irade‘ adını verirsiniz.

Şimdi, ‘gezgin‘ atomların evrimiyle Güneş Sistemleri ortaya çıkar. Bu Güneş Sistemleri, Kozmik yoğunluklarına bağlı olarak değişik boyutlarda oluşurlar. Başka bir deyişle, evrimlerine Kozmik gelişimin farklı safhalarında başlarlar. Ancak hatırlıyacağınız üzere, çepere doğru hareket eden atomlar, kendi evrenlerini oluşturmak için, geçtikleri her boyutta çeşitli maddeleri kendilerine bağlarlar.

Şu an için, sizin dışınızdaki boyutlarda yer alan sistemler hakkında detaylı bilgi vermenin bir faydasını görmüyorum. Bununla birlikte, sizin Güneş sisteminizin bir örnek teşkil ettiği, yedinci Kozmik boyut üzerinde oluşan sistemlerin gelişim safhalarına değinmeden edemiyeceğim.

İsterseniz sizin Güneş’inizi ve çevresindeki gezegenleri oluşturmak üzere yola çıkan bir gezgin atomun geçirdiği süreci takip edelim. Bu atom, Kozmik ışınlar boyunca turunu tamamlarken, pozitif ve negatif olmak üzere on iki tesir altında kalır. Bu arada yedi Kozmik boyutun maddelerini bünyesinde toplamıştır. Belirleyici numaraları,

üç halkanın tesirinden dolayı, ‘üç‘,

yedi cins madde topladığı için, ‘yedi‘,

on iki ışından geçtiği için, ‘on iki‘ ve

yedi boyut maddesine tekabül eden ‘üç‘ten ‘dokuz‘a kadar rakamlardır.

Kozmik boyutlardan geçen ve her boyutta toplayabileceği kadar maddeyi kendine bağlayan bu atom, sonunda kendi boyutunu bulur. Burada, kendi kütlesi ile Kozmos’un merkezkaç (santrifüj) ve merkezcil (santripet) kuvvetleri arasında denge oluştuğunda sabit bir yörüngeye yerleşir.

Bu atomu etkileyen Kozmik tesirleri, yerleşik ve belirgin niteliklerinden dolayı, sıralarını da dikkate alarak değerlendirmek mümkündür. Atom, on iki ışın boyunca hareket eder, halkaların safhalarındaki değişimlerden etkilenir. Bunun yanı sıra, farklı boyutlarda farklı hızlara sahip büyük organizmalar, arada sırada yörüngeleri birbirine yaklaştığında, belli bir boyuttan çekilen maddeye tesir ederler. Bu oldukça önemli bir noktadır.

(Bazen aşağı Astral’de oluşan bir etki, yukarı Ruhsal boyutta bir tepkiye sebep olabilir. Fakat ilgili Kozmik boyutun uzaklığından ötürü, bu tepki fazla kuvvetli değildir. Yine de bu durum, evrimin karşılaştığı bir test niteliğindedir ve sistemde sorunlara yol açar.)

Söz konusu büyük organizma, şimdi yörüngesine yerleşmiş durumdadır. Bu organizmayı, başlangıçtaki gezgin atomdan ibaret bir çekirdek ve onu çevreleyen şekilsiz, düzensiz, buluta benzeyen, farklı boyutlardaki maddelerin oluşturduğu bir kuşak olarak düşünebiliriz. Organizmayı bir arada tutan, içerdiği maddelerin kütlesel çekim güçleridir; ki bu güçlerin derecesi, sistemin büyüklüğünü belirler. Kozmos’da var olan her şey gibi, bu organizmanın da, merkezdeki atomdan kaynaklanan döngüsel bir hareketi mevcuttur.

Bu atomun yörüngesi üzerindeki hareketi, sayısız yıllar boyunca, yavaş yavaş bütünün hareketine bağlanır. Kütle, yassılarak, dönen bir disk biçimine dönüşür. Daha sonra, Kozmos’un yaratılışında sözü edilen hareketler tekrarlanır; çünkü, hareketi yönlendiren kanunlar her boyutta aynıdır. Sonuçta Güneş Sistemi, içerdiği maddeleri kütlesel çekimlerine bağlı olarak yedi boyuta sınıflandırır.



sonraki sayfa