13. İLAHİ KIVILCIMLARIN EVRİMİ
Evrimin üç kısımdan oluşan gelişimini inceledik. Üç rakamının, tezahürü simgeleyen bir rakam olduğunu bir kere daha görüyoruz: Kozmos’un üç halkası, evrenin üç farklı yönü ve bilinçliliğin üç faktörü.
Tohum atomlar ve onları çevreleyen yedinci boyut atomları göz önüne alındığında, bilinçliliğin birimlerinin birbirinden farklı olduğunu anlıyoruz.
Tohum atom ve çevreleyen zarfı, birbirlerini dengeleyen etki ve tepki kuvvetlerinden ibaret belirgin bir sistem teşkil ederler. Atomlar arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan reaksiyonlarla bir denge hali oluşur ve sistem, bir birim haline gelir.
Birim, karşılıklı tesir sonucu dengenin sağlandığı bir kuvvet topluluğudur.
Belli bir telafi ritmine sahip ve karşılıklı etkileri dengelenmiş olan böyle bir kuvvetler topluluğu, bir dış tesire birlik olarak reaksiyon verir. Bu tür bir sistemde, herhangi bir parça üzerine uygulanan bir tesir, bütünü etkiler ve ortak bir tepki oluşur. Bu nedenle sistem, bir birim olarak işlev görür.
Logos imajını taşıyan ve bu nedenle, burada ‘İlahi Kıvılcımlar‘ olarak adlandıracağımız, ancak ‘İlahi İmajlar‘, ‘İlahi Yansımalar‘ veya ‘Kozmik Ateşin Kıvılcımları’ olarak da tanımlanabilen, uzaydaki hareket izleri için durum farklıdır.
Şimdi, tek bir ‘İlahi Kıvılcım‘ı göz önüne alalım ve yapısını inceleyelim:
Bu kıvılcım üç grup tesir altında kalır:
(1) Tohum atomdan kendisine yansıyan deneyimler.
(2) Diğer ‘İlahi Kıvılcımlar‘ın tesiri.
(3) Logos’la olan etkileşimi. O, Logos’un, Logos da onun farkındalığına sahiptir.
Bu tesirler, farklı dalga boylarına sahip ritimler olarak sürekli değişim gösterirler. ‘İlahi Kıvılcım‘, tüm bu ritimleri düzenli bir ton içinde kaynaştırmak amacıyla, ortaya çıkan tepkisel kuvvetleri denklemeye girişir. Logos’a ilişkin tesirler, büyük çeşitlilik sergileyen Kozmik dalgalarla değişime uğrarlar. Tohum atomun tesirleri ise çok daha hızlı hissedilir. Söz konusu ‘İlahi Kıvılcım‘ ve diğerleri, tüm bu tesirlere birbirlerinden bağımsız olarak reaksiyon verirler.
Logos Zihni tarafından yansıtılan Kozmik safhalar, dengeleyici tesirlerin ilklerini oluşturur ve kıvılcımlar, pozitif ve negatif safhaların metcezirine uyum sağlamaya başlarlar.
Yavaş yavaş, bağıntılar kurulur, kuvvetler dengelenir ve bütün ‘İlahi Kıvılcımlar‘ arasında bir korelasyon kurulur. Bu sağlandığında evrim, zenit noktasına ulaşmıştır.
Soyut bağlamda, o evrim safhasındaki Logos’un mükemmel bir kopyasını sergilerler. Maddesel açıdan ise, bir çekirdek atom etrafında gruplaşmış atomlardan oluşan geometrik bir form sunarlar. Nasıl bir kristal, kuvvet hatları üzerinde dizilmiş madde parçacıklarından ibaret geometrik bir oluşum ise, bu form da kuvvet hatları tarafından biçimlenmiştir.
Kozmos’u yaratan, iç içe dönen üç halkadır; bundan dolayı Logos’un sembolü küreseldir. Bunun gibi, üç rakamının asal tezahürün rakamı olmasından dolayı, ilk arz küresinin sembolü üç kenarlı bir şekildir -küre içinde bir üçgen piramit. Kozmik koşullara bağlı olarak erişilen bu noktada, Büyük Varlık bir uydu meydana getirir.
Büyük Varlık uydusunun farkındalığına sahiptir. Onun bilinçliliği, uydusunu da koşullandırır ve uydusu da Büyük Varlık’ın farkına varır. Büyük Varlık, uydusunun kollektif bilinçliliğini tesiri altına alır ve bu nedenle, Varlık ve uydusu arasında bir reaksiyon mevcuttur. Ancak uydunun, büyük varlıkla ilgili farkındalığı kollektif bilinçliliği ile değil, çok sayıda ayrı bilinçlerin toplamı yoluyla olur. Bu toplu bilinç, sadece farkında olduğunun farkındadır, ki, bu, kollektif bilinçlilik halinden oldukça farklıdır.
Bir uydunun kollektif bilinçliliği, Varlık’ının farkındalığında ve bir uydu olarak varoluşunu belirleyen koşullardan haberdar olması şeklinde tezahür eder.
Bir de çok sayıda bireysel bilinçlilik mevcuttur. Her bilinç, bağlı olduğu tohum atomun etrafındaki atomlarla ilgili koşulların farkında, ancak diğer tohum atomları çevreleyen atomlardan habersizdir. Ayrıca, bu bilinçler tek tek ve ayrı olarak, Büyük Varlık’ın farkındalığına sahiptirler.
Bir Büyük Varlık’ın uydusuna yönelik bilinçliliği, bir insan gözünün görüş biçimine benzetilebilir. Bir uydunun, Büyük Varlık’la ilgili bilinçliliği ise, bir örümceğin görüşü gibidir: Gözün çok sayıda yüzeyinin yansıttığı sayısız imajlar söz konusudur. Bu imajları odaklaştıran örümceğin beyni, ‘Grup Bilinçliliği‘ne tekabül eder.
Tüm ‘İlahi Kıvılcımlar‘ birbirleriyle uyum içine girip, kütleleri boyunca mükemmel bir reaksiyon dengesi sağladıklarında, çeşitli imajların odaklanmasını sağlayan kollektif bilinçlilik ortaya çıkar. Bu noktada, Büyük Varlık ile uydusu arasında karşılıklı bilinçlilik kurulmuştur; çünkü, şimdi eşit koşullar söz konusudur.
Uydunun formu, kendisini oluşturan birimlerin birleştirici bilinçliliklerinin yanı sıra, Büyük Varlık’ın kendisi hakkında sahip olduğu nosyon tarafından belirlenir. Artık ‘İlahi Kıvılcımlar‘, karşılıklı reaksiyonlarını dengeleyip, odaklanmış kollektif bilinçliliğe kavuşmuşlardır. Bu bilinçlilik, bir birim olarak fonksiyon görür ve nesnel bilinçlilik kavramı ortaya çıkar. Bilinçliliğin ait olduğu boyutta, tesir küresinin içinde mevcut olan tek nesne ise Büyük Varlık’tır.
Büyük Varlık, uydusunun bilinçliliğinin ve bu bilinçliliğin, uydunun gelişim süreci içinde geçirdiği deneyimlerinin toplamından ibaret olan içeriğinin farkındalığına sahiptir.
Şimdi Büyük Varlık, uydunun evriminin farkına varmıştır ve bu farkındalık, ‘Logos Zihni‘nin bilinçliliğine yeni bir faktör kazandırır. Bu faktörün etkisinin bilinçliliğin bütününe yayılması gerekmektedir. Uyduda dengeler yeniden kurulup düzenli bir ritm sağlandığında, yansıyan etkinin monotonluğu, Büyük Varlık’ın uyduya yönelik ilgisinin kesilmesine yol açar. Böylece uydu, tüm dikkatini yeni faktörün bilinçliliği içinde dağılmasını sağlamaya yöneltmekten vazgeçer. Ayrıca, dışsal tesiri yitirdiği için bilinçaltına gömülür ve stereotip reaksiyonlara yönelir.
Bu noktada Büyük Varlık, öznel bilinçliliği ile meşgul olmaya başlar. Bir bilinç sentezine ulaşmak için, yeni faktörü özümsemeye çalışır. Bu süreç içinde, tüm kuvvetlerini içe yöneltmiştir; dışarıya hiçbir tesir yansıtmaz. Artık evrenini bilincinde taşımamaktadır. Bu nedenle evren, Büyük Varlık kendisine yeni faktörü kazandırmaya çalışırken geliştirdiği öz bilinçliliği ile var olmak durumundadır.
Evren kendi haline bırakılmıştır; bu yüzden ne bir değişme, ne de gelişme söz konusudur. Sadece daha önce geliştirdiği ritmi tekrarlar ve mevcut kuvvetlerin dengesi sabit bir nitelik kazanır.
Bu yeni fikri tamamen kavrayıp özümsedikten sonra Büyük Varlık, içsel gözlemini bırakarak, yeni model üzerine biçimlenecek bir evren üzerinde düşünmeye başlar.
Uydudaki bilinçlilik birimleri derhal bu yeni tesirin farkına varırlar. Yönlendiren bir zihinle ona bağlı bir beden arasındaki etki-tepki prensibinin farkındadırlar ve bu temel nosyon bazında evrimlerine devam ederler.
Böylece, uydunun grup zihninde kurulmuş olan dengeleri bozan yeni kuvvetler ortaya çıkar. Uyduyu oluşturan tüm birimler ayrışır ve tekrar gezgin atomların yolunu takip etmeye koyulurlar.
Logos’un kendine dönüşü sırasında stereotipleşmiş olmasına rağmen uydunun formu, asal niteliğini korur. Bu asal uydu, yedinci boyutta, Logos çevresinde yörüngededir.
Altıncı boyuta erişmiş olan ‘İlahi Kıvılcımlar‘, dönüş hareketleri sayesinde altıncı boyut maddesini etraflarında toplarlar ve daha önce anlatılan süreç tekrarlanır:
(a) Kıvılcımların yeni sentezlerinin oluşması.
(b) Grup bilinçliliğine yol açan dengeleyici reaksiyonların kurulması.’İlahi Kıvılcımlar‘
(c) Grup bilinçliliği ile Logos bilinçliliğinin karşılıklı reaksiyonları.
(d) Logos’un yeni fikri özümsemek için içe dönüşü.
(e) Uyduda reaksiyonların tekrarlar şeklinde stereotipleşmesi.
Fakat bu sefer farklı bir durum söz konusudur. İlk uydunun evrimi sürerken, evrende Logos, uydu ve atomların yerleştiği boyutlardan başka bir varlık biçimi mevcut değildi. Ancak ikinci uydunun evrimi sırasında, ilk uydu yeni bir gelişim süreci içindedir. Logos, atomlara kendisine benzeme özelliğini bahşetmiştir ve atomlar da bu benzerlik içinde davranmaya başlarlar.
Diğer boyutlarda olduğu gibi, yedinci boyutun atomları da, Logos’un merkeze doğru çeken pozitif ve çepere doğru iten negatif safhalarının etkisiyle, sürekli ileri ve geri bir hareket içindedirler. Atomlar, pozitif safhada, yarı kapalı bilinçlilik içinde Logos’a yöneldiklerinde, Logos’un kendileri hakkında taşıdığı nosyonu algılarlar. Bu tesirle bu atomlar da, ilk gelişen atomların evrimlerinin sonunda (yani bilinçliliklerinin içeriği Logos’un farkındalığına yansıdığında) sahip oldukları ritmik tonlarda titreşmeye başlarlar.
Böylece gelişmekte olan atomlar işe eskilerinin bıraktığı yerden başlarlar. İlk uydunun temel kuvvetlerinin etkisiyle, hızla önceki atomlarla aynı formasyonlarda sınıflanır ve benzer gelişim sürecini tekrarlarlar. Daha sonra, reaksiyonların sentezi niteliğinde bir kollektif bilinçlilik geliştir ve Logos’un farkındalığına ulaşırlar.
Açıklandığı şekilde ikinci uydu üzerindeki evrimini tamamlayan ilk atom kümesi, beşinci boyutta, üçüncü evrimini sürdürür.
İlk uydudaki ikinci atom kümesi ise altıncı boyuta ilerler ve burada, ilk kümenin geride bıraktığı yerleşik kuvvetlerin tesiriyle organize olurlar. Bu arada Logos, ilk uyduya yerleşmek üzere üçüncü bir atom grubu gönderir. Bu yeni atomlara Logos tarafından, etraflarında iki boyutun maddesini toplayabilme kapasitesi bahşedilmiştir.
Her biri geliştiği boyutun maddesinden ibaret bir zarfla çevrili olan gezgin atomların meydana getirdiği ilk küme, birinci boyutta bir uydu oluşturana kadar bu süreç devam eder.
Her uyduda çok sayıda ‘İlahi Kıvılcım‘ yerleşmiştir. Bu ‘İlahi Kıvılcımlar‘ın her biri, eriştiği evrim noktasına göre bir veya bir dizi zarfla kendini çevrelemiş olarak bulunur.
‘İlahi Kıvılcımlar‘ın ilk kümesi, doğalarındaki kuvvetlerin etkisiyle formlarını oluşturduklarında, Logos bunun farkına varır ve onların deneyimlerini temel bir fikir olarak her yeni grubun bilinçliliğine kaydeder. Başka bir deyişle, ilk kümede oluşan ritimler, sonraki kümelerde belli vibrasyonlar şeklinde bir tesire yol açar.
Anlaşılacağı üzere, tüm altıncı boyut atomları zaman içinde aynı süreci geçirirler.
Daha önce belirtildiği gibi, yedinci boyuttaki bir uydunun sembolü bir küre içinde, üçgen yüzeyleri olan bir piramittir. Bunun gibi, altıncı boyuttaki bir uydunun sembolü ise dört yüzeyli bir şekil olan bir küptür ve diğer boyutlar için de benzer sembolik şekiller mevcuttur.
Beşinci boyutun sembolü beş yüzeyli, dördüncü boyutunki altı, üçüncü boyutunki yedi, ikinci boyutunki sekiz, birinci boyutunki ise dokuz yüzeyli bir şekildir.
İlk boyuttaki kuvvetleri sembolize eden geometrik şeklin, yüzeylerindeki kenarların sayısı ‘dokuz‘dur. ‘Üç‘ çarpı ‘üç‘, birinci boyut için mükemmel bir sayıdır.
‘On‘ bizim evrenimizde tezahür halindeki kuvvetlerin rakamıdır. ‘Dokuz‘ ise, birinci boyutta tezahür ettikten sonra, bu evrenin oluşumuna yol açan Kozmik kuvvetin rakamıdır.