17. İNİSİYATÖR* OLARAK ZİHNİN LORDLARI (*İnisiyatör: Başlatan)
Kendilerinden daha yavaş bir ritme sahip olan nesneleri, kendi vibrasyonları ile uyumlu kılma eğilimi, tüm titreşimsel nesnelerin belirgin özelliğidir. Bu aktivitelerinde tek sınırlayıcı faktör ise sahip oldukları titreşimsel kapasiteleridir.
‘Ateşin Lordları‘nın vibrasyonel aktiviteleri geliştirme potansiyelleri, sahip oldukları toplam grup reaksiyonu ile sınırlıdır. ‘Zihnin Lordları‘ söz konusu olduğunda ise, bazı özel reaksiyon kapasitelerine sahip olan kıvılcımlar, bireysel olarak titreşimsel aktiviteler içine girebilirler. Böylece gelişen kıvılcımlar, bir parçasını oluşturdukları ‘Yaşam Kümesi‘ üzerinde inisiyatör olarak derin bir tesir uygularlar.
Evrimin çeper yönündeki arkı üzerinde inisiyasyon, dönüş yönündeki kümedeki yaşamla temas sonucunda ortaya çıkar.
İnisiyatör, çeper yönündeki evrim arkını keserek, sempatik (uyumlu) indüksiyon yoluyla belli reaksiyon kapasitelerine yol açar. Dönüş arkı üzerindeki inisiyasyon ise daha farklı bir süreç içerir. Bu konuyu yeri geldiğinde inceleyeceğiz.
Çeper arkı üzerinde yer alan inisiyatörlerin fonksiyonu, kümelerinin yeni boyutun koşullarına daha hızlı bir şekilde adapte olmalarını sağlama yönündedir; çünkü bu koşulların doğası hakkında belli bir nosyona sahiptirler.
Şimdi, İlahi tesir küresine bir kere daha dönen ilk kümeyi çevreleyen koşulları araştıralım. Bu küme kıvılcımlardan oluşan bir bulut neşrettikten sonra, manyetik, çizgisel, merkezcil, merkezkaç ve vorteks kuvvetlerinin organize bir topluluğu halinde ve bir kütlesel momentumla merkeze döner.
Bu noktada Logos, tesir açısından kendininkine yakın olan bir organizasyonla karşı karşıyadır. Bu nedenle Logos’un kendi evrenine uygulayacağı tüm tesirler, ilk kümenin organize reaksiyonu ile karşılaşır. Ancak Logos, kendi yarattığı bir unsura karşı zıt bir aktiviteye girişmez. Bunun yerine, tesiri altında olduğu Kozmos ile, şimdi kendi evreninde koşullayıcı bir etki kaynağı olan organizasyon arasında sentezleyici bir rol üstlenir.
Bu organizasyonun algılanması, Logos bilinçliliğinde paralel bir yansıma yaratır ve böylece Büyük Varlık, kendi evreninin etkisiyle koşullanmış olur. Bunun sonucu olarak tüm Kozmik tesirler, evrene iletilmeden önce bu koşullamanın etkisi altında değişime uğrarlar.
Şimdi Logos, evrimleşmiş kümenin boyutlardaki deneyimleri sonucunda edindiği reaksiyon kapasitelerini aynen kazanmıştır. Bu nedenle Büyük Varlık ve tezahürü, senkronize bir şekilde titreşirler ve birlik içindedirler. Belli bir dengeleyici etki/tepki periyotundan sonra ise bir ritim geliştirirler.
Logos titreşimleri kümenin ‘Grup Ruh‘una yansır. ‘Grup Ruh‘u ise Büyük Varlık’ın bilinçliliğine katılır. Bireyselleşmiş kıvılcımlar bu özelliklerini korurlar. Ancak ‘Grup Ruh‘ları artık ayrı bir varoluş göstermez; çünkü Büyük Varlık’ın ve dolayısıyla da Logos’un bilinçliliğiyle birleşmiştir. Öyle ki, bu noktada kümenin ‘Üstün Ruh‘u, Logos’un kendisidir. İşte ‘Grup Ruh‘u aracılığıyla evrimsel deneyimlerin Logos bilinçliliğine aktarılması, bir ‘Yaşam Kümesi‘nin amacını teşkil eder. Şimdi şu soru sorulabilir: ‘Kıvılcımlar nereye giderler?’
‘Ateşin Lordları‘ tezahür evreninden tamamen uzaklaşmayı seçer, bu nedenle tezahür boyutlarında yer almazlar. Bunun yerine, tezahür edenle etmeyen arasında dengeleyici etki ve tepkileri sağlamak üzere, merkezi tesir noktasında kalırlar.
Ancak bazıları belli atomlarla temasa geçerler ve bu atomlar, Kozmos içinde bir gezgin atomun yaşamını deneyimlemek üzere Logos tesir küresinin dışına çıkarlar. Diğerleri ise evrende koşullayıcı tesirler olarak ve ‘Logos Zihni‘yle birlik içinde kalır, ‘Logos İradesi‘ne sahip olurlar. Evrimleri süresince yarattıkları formlar, evrenin çatısını teşkil eder ve stereotip bir nitelik taşırlar. Logos, gelişmekte olan evrenin koordinasyonsuz kuvvetlerine karşı dengeleyici aktiviteler geliştirmek istediğinde, tezahürün bağlarından özgür olan ‘Ateşin Lordları‘nı görevlendirir. ‘Ateşin Lordları‘ temel doğa kuvvetleriyle ilgilidirler. ‘Ateşin alevleri, O’nun yardımcı Ruhlarıydı.‘
‘Formun Lordları‘ da evrimlerini tamamladıktan sonra benzer değişimleri geçirirler. Logos gelişmiş bir kümeden yeni bir nosyon algıladığında, bunu evrim süreci devam eden bir küme üzerine yansıtmak ister ve bu iş için de görev başına ‘Formun Lordları‘ çağrılır.
Benzer şekilde ‘Zihnin Lordları‘ da dönüşlerinde İlahi bilince katılırlar ve Logos ile evreni arasında bir vasat teşkil ederler.
Hatırlatmak gerekirse, ‘Zihnin Lordları‘ bireyselleştikleri için elemanlarla tek tek ilgilenirken, ‘Formun Lordları‘ ise ‘Grup Ruhları‘ üzerinde yoğunlaşırlar.
‘Zihnin Lordları‘ incelediğimiz evrim aşamasında inisiyatör pozisyonundadırlar. Bu kıvılcımlar tezahürün tüm boyutları boyunca hareket edip reaksiyonlar geliştirir, epigenez mekanizmasının evrimde düzensizlik oluşturduğu durumlarda dengeleyici kuvvetler aracılığıyla ayarlamalara girişirler.
‘Zihnin Lordları‘, işlev gördükleri boyutun sakinleri için algı dışı kalan kuvvet merkezleri konumundadırlar. Ancak o boyutun bir elemanının yardımıyla, çeşitli yapıları meydana getirebilecek çekirdekler oluşturmak üzere boyut maddesini ayrıştırabilirler. Böylece ‘Bakire Doğum‘ kavramı ortaya çıkar. ‘Kurtarıcı‘ olarak bilinenlerin, genelde işte bu tür bir agamogenesis (eşeysiz üreme) yoluyla doğmuş oldukları kabul edilir. Bunlar kendi yaşam itkisini (impuls) taşırlar ve tezahürleri için gerekli olan tek şey, maddenin katılımıdır.
Bu bölümde bir tezahür evreninin gelişimini, asal kümelerdeki ‘İlahi Kıvılcımlar‘ın Logos’a döndükten sonra birliğe ulaşmaları ve Logos ile evreni arasında vasat oluşturmaları noktasına kadar inceledik.
Hatırlıyacağınız gibi Logos’un üç temel niteliği mevcuttur. Asal kümelerin her biri bu niteliklerden birine tekabül eden itkiyle tezahür ortamına projekte edilmiştir. Bu nedenle her küme, evrende belli bir niteliğin temsilcisi olarak kabul edilir. Bu üç asal tezahür şekli diğerlerinden farklı bir skalada yer alır.
Asal kümelerin herbiri Logos’la birliğe ulaştıktan sonra, evrim süreci içinde ‘dengeleyici‘ veya ‘denkleyici‘ rolünü üstlenirler; çünkü epigenezle beraber Logos doğasıyla uyum içinde olmayan gelişmelerin ortaya çıkması riski de belirir. Ayrıca bu gelişmiş kümeler, evrimlerinin semeresini çeper yönünde gelişmekte olan kıvılcımlara aktararak, evrende zaten stereotipleşmiş olan reaksiyonların gereksiz yere yeniden öğrenilmesi çabasını gereksiz kılarlar.
Bundan sonra gelişen ‘Yaşam Kümeleri‘, hem Logos’un, hem de O’nun ‘Yönetici Sınıfı‘nın tesirlerine maruz kalırlar. Kozmos’un halkalarının ilettiği üç temel özelliğin yanı sıra, Logos ‘On İki Kozmik Işın‘ın etkilerine de açıktır. Sonraki kümelerin evrimlerinde bu ışınların tesiri karakteristik olarak gözlenir. Zodyaksal etkilerle Kozmik itkiler Logos tarafından özümsendiğinde, kümelerde bunun sonucu olarak gelişen ‘Grup Ruhları‘na ‘Işın Örnekleri*’ adı verilir. (*Orijinal Özel baskıda geçen ‘Yıldız Logosları‘ yerine, burada ‘Işın Örnekleri‘ tanımını kullanmak daha uygun bulunmuştur.)
Böylece, tüm takip eden evrimsel süreçleri koşullayıcı nitelikleriyle, Logos ve onun ‘Yönetici Sınıfı‘nın evrimini kısaca incelemiş olduk.