insanın evriminde rol alan tesirler

18. İNSANIN EVRİMİNDE ROL ALAN TESİRLER


Şimdi, insanın evrim sürecini etkileyen tesirleri incelemeye başlıyoruz:


LOGOS’SAL TESİRLER:

(a) Logos üzerinde etken olan Kozmik tesirler: Halkalar, Zodyak ile temsil edilen Işınlar ve diğer Büyük Varlıklar.

(b) Tezahür evreninin evrimine ilişkin reaksiyonların Logos bilinçliliğinde yarattığı değişiklikler.


TEZAHÜR EVRENİNİN TESİRLERİ:

(a) Boyut koşulları.

(b)Işın Örnekleri‘nin tesirleri.

(c) Gezegensel Varlıklar’ın tesirleri.

(d) Aynı gezegende gelişen diğer evrimlerin tesirleri.


TEZAHÜR EVRENİNİN FAKTÖRLERİ:

Bu faktörler gerekli durumlarda işlevsellik kazanan stereotip reaksiyonlardır. Bunlar bir evrim aşamasında geliştirilip sonraki evrimlere miras bırakılan içsel kapasitelerdir. Sayıları çok fazla olan bu faktörlerden en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Etki ve tepki kanunu (eşit ve zıt).

2. Kuvvetlerin niteliği kanunu (veya kutupluluk).

3. Çarpışma kanunu (veya hareketin bir boyuttan diğerine aktarımı).

4. Merkezin çekimi kanunu.

5. Uzayın çekimi kanunu.

6. Sınırlılık kanunu.

7. ‘Yedi Ölüm’ kanunu.


Yukarıda belli başlı birkaç tanesi verilen faktörlerin tesirleri altında evrim süreci devam eder.

Gelişmekte olan bir evrim safhasında dominant olan Logos’sal tesir, ortaya çıkan yaşamın veya vasatın biçimini belirler.


KOZMİK TESİRLER:

Kişiliği etkileyen gezegensel tesirleri tasvir eden astrolojik kavramlara yabancı değilsinizdir. Buradaki çalışmada ise kişiselliği etkileyen Kozmik tesirleri inceleyeceğiz; ki bu tesirler, ‘Gezegenler Astrolojisi‘nden farklı bir alan olan ‘Yıldızlar Astrolojisi‘nin içeriğini oluştururlar.

Evren Logos bilinçliliğinin belirleyici tesirleri altında gelişir. Logos bilinçliliği ise Kozmik dalgaların tesirlerine açıktır. Bu nedenle evren, dolaylı da olsa, Kozmik dalgaların hareketlerinden etkilenir.

Kozmik dalgalar, Halkalar’ın pozitif ve negatif safhalarının tesirleri altında meydana gelirler. Bu safhalar Kozmos’un tümünü etkilerler. Bunun sonucu olarak on iki Kozmik Işın ve yedi Kozmik Boyut, pozitif ve negatif niteliklerin etken olarak gözlendiği birbirini takip ettiği devreler içinde fonksiyon görürler. Pozitif safha dominant olduğunda aktif kuvvetler (‘apeks‘) merkezde, negatif safhada ise çeperde yer alırlar.

O halde, pozitif safhada önce merkeze, sonra çepere doğru, negatif safhada ise önce çepere, sonra merkeze doğru bir akım söz konusudur. Bir Işın’ın tesiri, o Işın’ın Halkalar’ın pozitif safhasında mı, yoksa negatif safhasında mı deneyimlendiğine bağlı olarak farklılık gösterir. Bir Büyük Varlık’ın Kozmos etrafında belli bir yörüngede döndüğü düşünülürse, geçtiği bölgelerdeki Işınlar’ın ardışık olarak pozitif ve negatif tesirlerine maruz kalacağı anlaşılır.

Benzer şekilde, bir evrende süregelen evrim de, Logos’un deneyimlediği Kozmik tesirlerin pozitif veya negatif oluşuna bağlı olarak değişime uğrar.

Bu tesirlerin değerlendirilmesi ‘Yıldızlar Astrolojisi‘ni oluşturur. Bu astroloji, ‘Grup Ruhları‘nın yaşamlarını ve kaderlerini Gezegensel Varlıklar’la ilişkilendirmeye yönelik olarak, göksel varlıkların orijinleriyle ilgilenir. Hesaplamalarda temel alınan olgu, ekinokslardaki gerilemedir.

Ekinokslarla Kozmik Işınlar’ın safhaları arasında bir korelasyon mevcuttur ve bir Halka’ya dört safha tekabül eder. Buna dayanarak evrimi etkileyen yıldızsal tesirleri değerlendirmek mümkündür. Ancak şunu da belirtelim ki, bu tesirler insan yaşamına doğrudan yansımazlar. Bununla beraber, Gezegensel Varlıklar’ı ve dolayısıyla da, bir ruhun reaksiyon gösterdiği zihinsel ve karmik atmosferi etkilerler. Gezegensel Varlıklar, herhangi bir yaşam kümesinin ‘grup ruhu‘ kendi kürelerinden geçerken belli bir değişime uğrarlar. Sonuçta, Logos’sal tesirler sabit olduğu halde, bu tesirlerin aktarımı sırasında bazı modifikasyonlar ortaya çıkabilir.

Eski zamanların astrolojisi temelde doğru olduğu halde, bugün için pek geçerli olmayabilir. Evrimsel gelişmelerin de hesaba katılması gerekir. Örneğin, ilkel zamanlarda savaşa veya kan dökümüne yorulan bir gösterge, şimdi fikirlerin bir çatışması olarak yorumlanabilir.

Yıldızlar Astrolojisi‘nde bir kişin horoskopunu çıkarmadan dan önce, kişinin bağlı olduğu ırk göz önüne alınır. ‘Grup zihinler‘i ve ‘grup ruhları‘ ‘Yıldızlar Astrolojisi‘ ile, bireyler ise ‘Gezegenler Astrolojisi‘ artı ‘Yıldızlar Astrolojisi‘ ile değerlendirilir.

Önce ekinoks pozisyonları belirlenir ve buradan ‘Halkasal‘ tesirler hesaplanır. Kişinin ‘Göksel Evi‘nin pozitif veya negatif safhalardan hangisinde olduğunu tespit ettikten sonra, Logos’un hangi yönünün işlevsel olduğunu tespit etmek mümkün olur.

Parçalara bölme veya parçaları bir araya getirme fonksiyonları ‘Kozmik Halkalar‘ tarafından belirlenir. Yapım ve yıkımın formu ise ‘Kozmik Işınlar‘a bağlıdır. Bunlar asal koşulları tespit ederler ve sık sık en dikkatli hesapları bile altüst edebilirler.

Kozmos’un düzenli ve hesaplanabilen tesirlerinin yanı sıra, Büyük Varlıklar’ın boyutlar boyunca hareketlerinin neden olduğu düzensiz tesirler de mevcuttur.

Bu tesirlerin güvenilir bir şekilde değerlendirilmesini garanti edecek hiç bir yöntem yoktur. Sadece tesirlerin kometlerin (kuyruklu yıldızlar) geçişi ile ilişkili olduğu söylenebilir. Bazı kometler tarafınızdan tespit edilmiş ve yörüngeleri hesaplanmıştır. Pek çoğu ise bilginiz dışındadır. Kometler, diğer göksel varlıklarda sebep oldukları değişimlerle yaklaştıklarına dair size gerekli uyarıyı gönderirler.

Komet Astrolojisi‘, üzerinde çok az çalışılmış bir daldır ve ilgi gösterildiği taktirde çok faydalı sonuçlar sunabilir. Bir Komet’in stereoskopik kayıdının değerlendirilmesiyle kimyasal kompozisyonunu tespit etmek mümkündür. İçerdiği elementlerin (bilhassa metallerin) oranı, yapısı hakkında önemli ipuçları verir. Bu bilgilerle belli olaylar arasındaki ilişkilerin saptanması, ‘Bilgi Ağacı‘nın temelini teşkil eden ‘iyi/kötü‘ problemine bir anahtar oluşturur.

Devredeki kuvvetlerin hangi niteliklerinin ön planda olduğunu anlamak önemlidir. Çünkü bu kuvvetlerin etkisiyle negatif safhada olması beklenen bir olgu, umulmadık bir şekilde pozitife dönebilir.

Yıldızlar Astrolojisi‘yle ilgili hesaplamalarda, Büyük Varlıklar’ın düzensiz değişimleri de göz önünde tutularak, ekinokslar temel alınır.

Kometler, süptil boyutlar üzerindeki Varlıklar’ın tesiriyle ortaya çıkan elektriksel etkinin bir araya getirdiği atomlar topluluğudur. Bu Varlıklar, kompozisyonlarında yedinci boyut maddesi içermeyen Kozmik oluşumlardır ve bu nedenle bir Güneş sisteminin evriminde oluşan ilk boyutta fiziksel olarak algılanabilecek bir evren yaratamazlar.

Kometler gelişebilecek bir ‘grup ruhu‘ meydana getirmezler. Bunlar ‘Yıldızsal Aptallar‘dır. ‘Yapay Elementaller‘ (Elemental: Tabiat ruhu) oluşturur ve çoğu ‘Kozmik Çöpçü‘ olarak işlev görürler. Epigenezin sürekli yanlış uygulanması sonucu, kendilerine ulaşabilen evrimsel birimleri değerlendiremiyerek kendilerini yıkıma mahkum ederler. Komet, bu birimleri yörüngesine alarak, reaksiyon gösterebilecekleri hiç bir tesirin bulunmadığı Kozmos’un en dış sınırlarına taşır.

Bu olgu ‘Bilinmeyen Ölüm‘ olarak tanımlanır. Bu birimler tamamen yok olurlar. Onlar için reenkarnasyon veya yeni bir başlangıç söz konusu değildir. Karmaları ayrışmış ve ‘grup ruhu‘yla ilişkisi kalmamıştır. Bunlar için, gezegenlerini bir Komet’le takas etmeyi tercih ettikleri söylenir.

Hızlı hareketi ve uzaklara gitmeyi seçmişlerdir. Ancak hızları ve katettikleri mesafe, içerdikleri kohezyon kuvvetlerinin karşılayamayacağı dereceye ulaşır. Boyunduruğuna girdikleri Komet güneş sistemindeki küresine döndüğünde, artık bu birimler yanında değildir.

Güneş sisteminin Logos’undan kaynaklanan evrimler, Kosmos Halkaları’nın tesirleriyle belli ölçüde senkronize olurlar. Pozitif Kozmik tesirler altındayken, Kozmos yeni bir kümeyi yolculuğuna başlatan uyarıyı gönderir. Ancak bu yolculuğun süresi ve hızı artık hiç bir şeyle senkronize olmaz; çünkü çok fazla zıt tesirler mevcuttur. Bu küme ‘Nadir‘den (nadir: en aşağı nokta) Kozmik dalgalar değişirken geçmek durumundadır. Çeper yönündeki ark üzerinde bir veya daha fazla Kozmik safhanın tesiri altında kalabilir.

Bir safhanın değişimi daima evrimsel bir krize neden olur. Ancak bir evrim, gelişme kapasitesinin limitine yaklaşırken, bir Kozmik dalganın dönüşümü gerçekleşene kadar ‘ölü‘ bölge üzerinde kalmayı istemez. Bunun yerine epigenez uygulayarak oyalanır.

Nadir‘den elverişli olmayan koşullar altında geçmeyi deneyen ve başarılı olamayan varlıklar, daha sonra gelen Kozmik dalgayla beraber orijinal hat üzerinde geri döner ve ‘şeytanlar‘ı ve ‘ifritler‘i oluştururlar. İşte bu evrim türü ‘Sol Yol Evrimi‘ olarak tanımlanır. ‘Sol Yol Evrimi‘ iki şekilde olabilir: ‘Nadir‘i geçtikten sonra arkın sağdan sola istemli olarak kesilmesiyle veya ‘Nadir‘i geçmeden önce geriye dönülmesiyle.

Buradan anlaşılacağı üzere, insanlığın spiritüel yönlendirilmesiyle ilgili çalışmaların verimli olabilmesi için Kozmik dalgaların anlaşılması çok önemlidir.

On dokuzuncu yüzyıldaki çalışmalar, spiritüel gelişme açısından yararlı bir zemin oluşturmuştur. Yirminci yüzyılın ilk çeyreği ise bir gerileme dönemi olarak kabul edilebilir.



sonraki sayfa