Eskilerin dediği gibi, hiçbir şey sabit kalmaz. Her şey bir vibrasyona sahiptir ve hiçbir zaman sürekli olarak aynı polaritede bulunmaz.
Daha önce de söylediğim gibi, geçmiş, şimdi an’ından daha yavaş, gelecek ise daha hızlıdır. Umarım sizler bu kitabı okuduktan ve burada sözü edilen bazı fikirleri deneyimledikten sonra, yeterince bilgilenerek vibrasyonlarınızı yükseltmeyi ve şimdi an’ının ötesini görmeyi başarırsınız. Başka bir kitabımda da bahsettiğim gibi, eğer isterseniz, şimdi an’ını kullanarak geçmişinizi değiştirmeyi ve geçmişle olan tüm bağlarınızı çözmeyi gerçekleştirebilirsiniz. Geçmiş şu an için sizinle aynı fazda değildir ve geçmişi bu an’a getirmeye çalışmanız, sizi duygular aracılığıyla zamana bağlar. Unutmayın ki olası geleceğiniz henüz burada değil ve siz onu yaşarken an be an yaratmaktasınız.
Zaman zaman senin geleceği görebildiğin bazı durumlardan bahsettik. Bunlardan bazılarını hatırlıyor musun?
‘Evet.’
Senin için en olası olan geleceği görebilmen için, bir anlamda geleceğin hızına yetişebilmen, yani görüş vibrasyonunu yükseltmen gerekli. Daha sonra da olası geleceğine ‘Neredesin?’ diye sorabilirsin. Peki sence nerede olabilir?
‘Fiziksel olarak tam burada. Ancak vibrasyon açısından daha yüksek bir boyutta.’
Çok doğru. Gelecek, kişinin yüksek mantal vibrasyon küresinin içinde yer alır. Farklı bir görüş gerektirmesinden dolayı ise kişiden çok uzak olduğu düşünülür.
Bu söylediklerimize bir örnek olarak John’un yaşadığı bir olayı gösterebiliriz. Dün John burada otururken hafif bir zil sesi duyduğunu düşündü. Beklediği kişi kapıya geldiği anda, daha zili çalmadan, zil sesi John’un bilinç boyutunda ortaya çıkmıştı ve John arkadaşına kapıyı açtı. Diyebiliriz ki, John geleceğe ait olası bir zil sesini, daha yüksek bir vibrasyon boyutunda algılamıştı.
Gerçekte kişinin vibrasyonu ne kadar yüksekse, o ölçüde yüksek kanunu kullanmayı, alt boyutunu kontrol altına almayı ve bir anlamda boyutunu yukarıdan gözlemeyi başarabilir. Şunu iyi kavrayın ki, salınımının en üst noktasına yaklaşırken bir sarkacın vibrasyonu hızla artar; ta ki en üst noktada an içinde tamamen hareketsiz kalana dek. İşte tam bu noktada geçmiş ve gelecek birbirine karışır ve her şey bir tür ‘bir’lik içinde erir. En önemlisi ise bu nokta ve bu hal, size şimdi an’ında hemen ulaşabileceğiniz kadar yakındır. Daha önce de bahsettiğim gibi ‘Denkleyici Denge Kanunu’, deyim yerindeyse, alt boyutta terkettiğiniz her ‘parça’nın yerine, üst boyuttan bir ‘parça’ koymanıza imkan verir.
‘Denkleyici Denge Kanunu’ndan söz açılmışken, biraz da kısaca ‘Ritim Kanunu’ndan bahsedelim. Aklınıza gelen her şey, böcekler, insanlar, dünyalar, yıldızlar, evrenler,vs., hepsi bir medcezir içinde mevcuttur.
Her şey yaratılır ve bir form kazanır. En yüksek yoğunluğa ulaştıktan sonra form yavaş yavaş silikleşir ve varlık başlangıç noktasına döner. Sonra her şey yeniden başlar. Yani süregelen bir ölüm ve yenilenme süreci söz konusudur. Aslında bu konuda pek çok şey yazılmış ve söylenmiştir.
‘Ritim Kanunu’ insansal duygular kategorisinde de iş başındadır. Örneğin, varlıklar bazen belli bir konuda, örneğin parasızlık konusunda, kendilerini diğer zamanlara oranla daha yoğun bir endişe içinde bulurlar. Veya başka bir örnek olarak, bazı günlerde hoşlanmadığınız bir insandan daha fazla çekindiğinizi farkeder ve bunun nedenini anlamakta zorluk çekersiniz. Görünüşte değişen bir şey yoktur; tabii sizin hissettikleriniz dışında. Hiç buna benzer deneyimlerin oldu mu?
‘Evet, benzer sorunlarım oluyor.’
Kızgınlık konusunda mı?
‘Oh, hayır. Benim sorunum hep kendi dediğinin olmasını isteyen, küstah ve sürekli ilgiye aç insanlarla. Bu tür kişilerden nefret ediyorum.’
Ve belli günlerde diğer zamanlarda oranla çok daha fazla bu tür kişilerle karşılaşıyor olmalısın, öyle değil mi?
‘Evet.’
İşte bu tür durumlarda ‘Ritim (veya Devirler) Kanunu’nun işleyişine tanık oluyorsun demektir. Yapman gereken şu: Böyle bir durumla karşılaştığında pozitif kutuba odaklan ve ve ‘Ritim Kanunu’ bu rahatsızlığı senin alt bilincine geçirene dek sabırla odağını korumaya çalış.
Ne demek istediğimi anlıyor musun?
‘Sanırım.’
Ne olursa olsun pozitif kutupta kal; çünkü pozitif kutup negatiften daha yüksek bir polariteye sahiptir.
Gelecek konusunda konuşmaya başlamadan önce ‘Denkleyici Denge Kanunu’ ve ‘Ritim (veya Devirler) Kanunu’ üzerinde biraz daha durmamız gerekecek. Gelecek, geçmişin bir tür denge halidir. İçinde bulunduğunuz çağda bilhassa endüstrileşmiş toplumlar materyalizm yönünde odaklanmış durumda. Biliyorsunuz ki, ister yiyecek, ister duygular, uyku veya başka bir alışkanlık olsun, herhangi bir yönde aşırı derecede odaklanma, kişiyi kaçınılmaz olarak kompartımanlı bir düşünce sistemi içine iter ve dengelerin bozulmasına yol açar.
Şimdi, diyelim ki, mevcut altın miktarı aynı kaldığı halde altına olan talep arttı. Bunun topluma yansıması nasıl olur sence?
‘Altın fiyatları yükselir. Altın daha nadir ve daha çok istenen bir meta haline gelir.’
Peki talep artmaya devam ederse ne olur?
‘Çok yüksek fiyatlarda bile altın bulunamaz hale gelir.’
Yani altın ‘kıtlığı’ yaşanmaya başlanır. Bir anlamda geçen yüzyılda ABD’de yaşanan ‘altın çılgınlığı’ gibi bir şey. Şimdi, peki ya eğer varlıklar parayı ve teknolojiyi her şeyden önde tutarlarsa ne olur?
‘Mevcut dengeler bozulur.’
Öyleyse, eğer benim denkleyici dengeler hakkında söylediklerim doğruysa, belli bir noktada ters yönde bir salınım olması gerekecektir. Aslında sizden önce de gezegeninizde pek çok teknolojik toplumlar yaşamıştır. Ancak salt içinde bulunduğunuz siklusun bile zaman açısından uzunluğu göz önüne alındığında, bir zamanlar bu toplumların varolduğunu kanıtlayan verilerin elinize ulaşmasının ne kadar zor olduğu anlayabilirsiniz.
Ters yönde salınımdan önce ortaya çıkması beklenen şeylerden biri, varlıkların zihinlerinde görünüşte diğer tüm elemanlardan kopuk olarak oluşan düşünce ve fikir kompartımanlarıdır. Bu dönemde mevcut yapının satürasyon* noktasına ulaşmaya başladığını ve bir değişimin olası olduğunu gösteren başlangıçta küçük ölçüde stres belirtileri gözlemlenecektir.
( *Satürasyon:Doyma (G.D.))
Gününüzde jeologlar, depremleri önceden tespit etmeye imkan verecek derecede deprem fenomenini anlamaya yönelik çalışmalarını sürdürmekteler. Benzer şekilde, hava tahminleri konusundaki çalışmalarda da belli ölçüde başarı kaydedilmiş bulunmaktadır. Eski medeniyetler de bu tür konulara ilgi göstermişlerdi. Onlar da belli bir yıl içinde bir tarladan alınacak ürün miktarını veya Güney Amerika’daki ‘El Nino’ gibi büyük zararlara yol açan hava olaylarını önceden tahmin edebilmek için geleceği bilmek istiyorlardı.
Bugünün toplumlarının şaşırtıcı bir özelliği, görünüşte olası geleceğe ilişkin pek bir kaygı taşımamalarıdır.
Oysa Maya ve benzeri eski medeniyetler, herhangi bir yıla ilişkin beklentileri yıllar öncesinden tespit eden bir takvim sistemi geliştirmişlerdi. Bu tür toplumlarda insanlar, hava hareketlerinde, ekonomik koşullarda veya astronomik olaylarda söz konusu olası değişimler hakkında önceden bir fikir edinme imkanına sahiptiler. Bu sayede bu tür olaylara karşı kendilerini hazırlamaları mümkün oluyordu. Yanlış anlaşılmasın, niyetim mevcut herhangi bir kurumu veya sistemi eleştirmek değil. Gerçekte benim niyetim, olası gelecek beklentilerinin zararlı tesirlerinden korunabilmeniz için mantal dünyanızda gerekli değişimi yaratmanızda yadımcı olmak.
Bazıları ‘gelecek geçmişin bir tekrarıdır’ der; ancak bu sınırlı ve sınırlayıcı bir düşünüş şeklidir. Eğer siz yüksek mantal boyutlara ulaşmayı hedefler ve eskilerin düşünüş şeklini anlamaya odaklanırsanız, geleceğe ilişkin beklentilerinizi terketmeyi ve böylece geleceğin gebe olduğu her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olmayı öğrenebilirsiniz. Bunu başardığınız taktirde tuhaf bir şekilde olası geleceğinize ilişkin sezgileriniz güçlenecek ve sezgileriniz birer birer gerçek olmaya başlayacaktır. Olası geleceğinizi bilmediğinizi kabul etmeniz, olacak olan geleceğinizi gözünüzün önüne serecektir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
‘Hayır.’
Pek çok kere seni memnun eden bir durumla karşılaştığın ve ‘bunu hiç beklemiyordum’ dediğin olmadı mı?
‘Evet, defalarca.’
Yüzündeki şaşkın ifadeye bakınca, seni son köşelerden birinde kaybettiğim sonucunu çıkarıyorum. Ne dersin?
‘Kişinin olası geleceğini bilmediğini kabul etmesi de ne demek oluyor? Aklım iyice karıştı.’
Aslında bu sözün üzerinden bu kadar çabuk geçemeyeceğimi tahmin etmeliydim. Şunu unutmayın ki, bilmediğinizi düşünürseniz, bilirsiniz. Sen pek çok kereler şöyle demişsindir: ‘Yarın o yere gittiğimizde neler olacağını bilmiyorum. Ama iyi vakit geçireceğimizden eminim; çünkü her gittiğimiz yerde daima ilginç bir şeyler oluyor.’ İşte bu tür bir yaklaşım herhangi bir olası gelecek beklentisini ortadan kaldıracaktır; çünkü sadece sizi hoşnut edecek şeylerin olacağını veya ne olursa olsun sizi hoşnut edeceğini önceden kabul etmiş oluyorsun. Buradaki, bir anlamda, parçası olduğunuz evrenin size sunduklarını deneyimlemeye kendinizi koşulsuz olarak açma durumudur. Şimdi anlaşıldı mı?
‘Evet, gayet iyi anladım.’
Yakın evreninizden kaynaklanıp gezegeninizle kesişen enerji spirali, sürekli yükselen vibrasyonlarıyla, olası gelecekte sizlerin daha yüksek bir boyuta geçmenize yardımcı olacaktır. Eğer bu enerjiyle uyumlanmayı başarırsanız, kendinizi gitgide daha aydınlık bir spiral içinde bulacaksınız. Tıpkı medeniyetlerin olduğu gibi, gezegeninizin, dahil olduğunuz güneş sisteminin ve evreninizin de devirleri söz konusudur. İşte siz sürekli artan bir vibrasyonla titreşen sistem ile birlik içinde olmayı seçtiğiniz sürece, bilinçliliğiniz de yükselmeye devam edecektir. Vibrasyonlarınız yükseldikçe, daha büyük ölçüde burada açıklamaya çalıştığım zamansızlık boyutuna ilişkin fikirlerin farkındalığına varacaksınız.
Zaman kavramı yavaş yavaş bilinçliliğinizden silinecek ve siz tekrar kaderinizin kontrolünü kendi ellerinize alacaksınız.